3 Haziran 2010 Perşembe

ÇOCUĞUMUN KİŞİLİĞİ ACABA NASIL OLACAK?

ÇOCUĞUMUN KİŞİLİĞİ ACABA NASIL OLACAK?

Çocuk yetiştirme de amaç sağlıklı kişilik oluşturmaktır. Kişilik, bir insanın duygu ve davranış özelliklerinin bileşimi olarak tanımlanır. Her kişi çevresine uyum sağlamak için kendine özgü ve oldukça tutarlı tepkiler geliştirir. Kişinin kendi eğilimlerine ve dış koşullara uygun düşen tepki ve davranışlarının tümü onu başkalarından ayırır.
Kişiliğin temelleri ilk beş altı yıl içinde atılır. Her çocuk eninde sonunda kendine özgü bir kişilik geliştirir. Ancak bu kişiliğin dengeli ve uyumlu olabilmesi, gelişim basamaklarının yıpranmadan aşılmasına bağlıdır.
Kişilik, kalıtımsal niteliklerle çevrenin sürekli etkileşimi sonucu biçimlenir. Çocuğun kimi davranışı ve tepkileri ana babadan destek görür, kimisi de engeller. Çocuk kendisine kolay gelen ve amacına ulaştıran tutum ve davranışları benimser. Böylece çevre koşullarıyla kendi isteklerini uzlaştıran tepkiler aracılığı ile çevreye uyum sağlar. Ancak değişik tepkilerden hangisinin daha iyi sonuç verdiğini deneme ve yanılmalarla bulacaktır.
Çevre etkisiyle değişmeye uğramayan pek az kalıtımsal özellik vardır. Aslında doğa vergisi olan zeka bile çevre etkisiyle ya gelişir ya da körelir. Ancak zeka gelişimine oranla kişiliğin oluşmasında çevre etkenleri daha ağır basar.
Öyle ruhsal nitelikler vardır ki çekirdekleri insan yapısında var olsa bile eğitimle büyük değişmelere uğrar. Örneğin korku doğal bir tepkidir. Ama bir çocuğun aşırı korkak ya da yürekli olması yetişmesine bağlıdır. Kıskançlık, yalancılık, çalma ,savurganlık,düzenlilik, temizlik,pislik ,tutumluluk,savurganlık gibi daha pek çok özellik hep eğitimin ürünleridir.
Saldırganlık insan doğasında vardır. Ancak insanın çok saldırgan olmasını ya da ince, duygulu bir kişi olarak yetişmesini eğitim belirler. Kuruntular, kaygılar, önyargılar, beğeniler, inançlar, tutkular, erdemler, töreler ahlak değerleri ve görgü kuralları da eğitimle kazanılır. Tat alma, işitme, koklama gibi duyular bile eğitimle büyük değişikliğe uğrayabilir.
Kişiliğin oluşması büyük ölçüde çevresel etkenlere bağlı olsa da eğitimin etkisi sınırsız değildir. Her çocuk ana baba ya da eğitimcilerin elinde hamur gibi yoğrulup istenen kalıba sokulamaz. Her çocuğun yapısının ve eğiliminin değişik olduğunu göz önünde tutan ana ve babalar çocuğu belli bir kalıba sokmaya çalışmazlar. Çocuğa aykırı gelen zorlamalardan kaçınır, esnek bir yaklaşımla, doğal eğilimlerini olumlu yönden geliştirmeye çalışırlar. Çocuktaki yapısal özellikler, anne ve baba tutumuyla büyük ölçüde çatışmazsa, kişilik ayrı yönde gelişse de ruh sağlığı bozulmaz.
Çocuğun yetiştirilmesi her şeyden önce temel ruhsal gereksinimlerinin karşılanmasına bağlıdır. Bunlar üç ana başlık altında toplanabilir: Sevgi, Disiplin ve Özgürlük. Bu üç ana gereksinim birbiriyle sıkı sıkıya ilintilidir. Daha doğrusu birlikte karşılanırlar. Tartışma kolaylığı bakımından sevgi ve disiplin konusu ayrı ayrı ele alınacaktır.
Çocuğun bu temel gereksinimleri birbiriyle kaynaşmış da olsa gelişme basamaklarında biri veya öteki karşılık taşır. Örneğin, süt çocukluğu döneminde sevgi gereksinimi ön sırayı alır . Bu basamakta özgürlük ve disiplinden söz edilmez. Oysa ileri yaşlarda çocuğun özgür olma gereksinimi artar; bununla birlikte disiplin verme gereği ortaya çıkar. Ancak sevgi gereksinimi azalmadan sürer gider. Olsa olsa çağlara göre değişir.
Çocuk sevgi ve disiplini uyuşan ve anlaşan ana babadan edinirse en sağlıklı yolda gelişir. Başka bir deyişle bu gereksinimlerin düzenli olarak doyurulması çocukta güven duygusu yaratır.
Çocuk yetiştirmeyi bir dizi kurallar ve yöntemler olarak düşünmek de yanılmalara neden olur. Çocuğun kişiliği kendisine örnek aldığı erişkinlerle kurduğu sürekli ilişkilerden çıkan bir sonuçtur. Yani yöntemler ve tutumlardan önce , örnek alınan erişkinlerin kişilikleri belirler. İşin güçlüğü de buradan kaynaklanmaktadır. Belli yöntemler uygulamakla çocuğun sağlıklı yetişmesi gerçekleşseydi her ana baba çocuğunu en iyi biçimde yetiştirebilirdi. Oysa uygulamada alına sonuçlar çok ayrılık göstermektedir. Bu da her ana babanın sevgi ve disiplin anlayışının bir olmayışından ileri gelir. Çünkü çocuk yetiştirmek, yemek kitabına göre yemek pişirmeye benzemez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder